MEHMET AKSEL'DEN

Moskova'ya beş dakika önce girmek yasaktır

27.10.2021

Karımla konuşabilirsiniz, kızlarımla konuşabilirsiniz, arkadaşlarımla ya da beni yakından tanıyan dostlarımla konuşabilirsiniz.

Benimle yolu kesişen kime sorarsanız sorun, saçma kuralları ve duruşları bozmaya doğuştan meraklı ve her daim meyilli biri olarak anlatırlar beni size.

 

Sorgulayan, karşı gelen ve bolca da baş kaldıran biri.

1986’da Ankara’daki Türkiye Binicilik Şampiyonası’nda hakem kararını protesto etmek için Türkiye şampiyonu iken atımdan ‘yasak alan’da inip bilerek kendimi müsabakadan ihraç ettirmiştim.

Aslında bana sorsanız, izinlerin, kuralların ya da duruşların oldum olası hayranı olmuşumdur, yeter ki mânâlı olsunlar, iş ki faydalı olsunlar.

Geçen haftanın tamamı ve tüm hafta sonu o kadar dolu ve yorucu geçti ki gerçek bir tatile ihtiyacım vardı sanırım.

Aklımdaki dinlenme planı ise bu hafta başında da kalan birkaç işimi halledip hafta sonuna doğru soluğu karım ve kızlarımın yanında, Lizbon’da almaktı.

Bu hafta başı Moskova’da olmam gerektiğinden geçen hafta vize için pasaportumu Rus konsolosluğuna vermiştik. Rusya’dan vizelerim her seferinde bir aylık veriliyor ve her gidişimde tekrar vize almam gerekiyor şimdilik.

Dedim ya hafta sonu çok yoğundu, düşündüm ki pazartesi ve salı günlerini de tren gibi peşine takayım, çarşamba günü bizimkilere kavuşayım.

Pazar eve döndüğümde valizimi yaptım, bir de baktım pasaport yok, hatırladım ki konsoloslukta idi. Aradım gelmemiş. Rica ettim sordular ve ancak salı öğleden sonra alabileceğimi söylediler.

Benim dikkatsizliğim dedim ve biletlerimi değiştirdim. Salı akşam 20:35’te bir uçak buldum ki çarşambayı tüm gün çalışarak değerlendireyim ve aileye kavuşma ve dinlence programımı iki gün gecikmeli olsa da yapabileyim.

Benim döneceğim gün direkt Moskova – Lizbon uçuşu yokmuş, aktarmalı gitmem gerekiyor, aktarmada bekleme üç saati aşkın, falan filan. Ne yapalım başa gelen çekilir.

Pazartesi ve salı günlerini ofiste değerlendiren ben, salı akşam üstü doğrudan havaalanında buldum kendimi, saat tam 18:30’da. Uçuşum 20:35.

Havaalanı yolunda elime tutuşturulan pasaportuma bir de baktım ki Rusya vizem yarın başlıyor.

Adamın bir kere ters gitmesin işi, muhallebi yerken kırılır dişi. 

Hemen Rusya’daki ortağımı aradım ve durumu yetkili birilerine sormasını (vize için de o koşuşturmuştu sağolsun) rica ettim.

15 dakika sonra bana, hem seyahat acentesiyle hem de THY’yle konuşulduğunu, uçak zaten 23:20’de alana indiği için, kapıya yanaşması ve benim inip pasaport kontrole yürüyene kadar geçen sürede saatin yeni güne döneceğini söyleyip “Bir problem olmaz” dediklerini iletti.

İşler biraz hızlı ilerlerse beş dakikalığına tuvalete giderim diye şakalaştık Zeynep ile.

Uçağın kapısına geldim, yine TGS ve yine o ceberut surat ifadesi. (Turkish Ground Services) TGS Yer Hizmetleri (Murat Sevinç’in deyişiyle Üslup yazımı buraya bırakıyorum).

“Binemezsiniz.”

Gitmem için çaba gösteren değil, gitmemem için odaklanmış bir zihniyet.

Efendim neymiş; uçağa binersem Türk Hava Yolları’na 10 bin Türk Lirası (nasıl oluyorsa kur TL üzerinden) ceza kesileceği söylenmiş karşı taraftan.

Kimdir bu karşı taraf, nasıl bir zihniyettir bu, hiç mi empatinin damlası kalmadı damarlarda, anlamak mümkün değil.

Bu arada ekranda bizim uçak için rötar yazdı mı… Buyurun bakalım, uçak indiğinde zaten çarşamba olacak.

Dinleyen varsa anlat derdini.

“Kapı kapandı, 02:00’deki uçağa gidin” buyurdu TGS’deki beyefendi, gururla.

Bu satırları bu olaydan sekiz saat sonra bindiğim Lizbon uçağından yazıyorum.

Tatil izni verdim kendime.

Ne iş kaldı kafamda, ne iş yapma keyfi. Ne Moskova kaldı gidilecek, ne başka bir yer. İnsan lanet olsun diyor, bazen “Yangın vaaaaaaaaaaaaaaaar” diye bağırmak geliyor içimden.

Yarım saat erken gelsem Moskova’ya bir şeyi mi eksilecek ülkenin?

Kaçak mı geliyorum, kimsenin hakkını mı yiyorum?

Otoyolda gidersiniz 120 – 140 ile tabela çıkar önünüze 100 der, bi 200 metre daha gidersiniz ikinci tabela 80 der, bi 200 metre daha 60 der.

Bu tabelalar o noktalarda o süratlere körü körüne sabitleneceğiniz anlamında değildir, size yavaşlamanız gerektiğini anlatmak için o sıralamada konulmuştur. Der ki, ‘İleride bir sorun var, yavaşla.’

Rusya Türklere neden vize koyar?

Şu, şu ve şu şartları yerine getiriyorsan benim ülkeme gelebilirsin der, değil mi?

Getirmişim ki vize vermişsin, 10 dakika evvel girsem ne olur? Değil ki 10 gün evvel.

Suistimal mi ediyorum bana verilen vizeyi, bir gün evvel mi girmeye çalışıyorum?

Beni dün uçağa bindirmeyen ve biletimin yarı bedelinin yanmasına, orada iki gün yapacağım işlerin kaybına sebep olan her kim ise ona soruyorum…

– Eğer TGS doğru söylüyor ise beş dakika erken girdiğim Rusya’ya ne gibi bir zararım olabilir?

– Eğer TGS işgüzarlık yapıyorsa beni o uçağın kapısından geri çeviren TGS görevlisi beyefendi ne kazandı merak ediyorum.

– Bir de ‘karşı taraf’ kim onu da merak ediyorum.

Bu yaşadıklarıma bir mânâ arıyorum ama…

Bunun Türklükle, Ruslukla, Almanlıkla, İngilizlikle hiç bir alakası yok, biliyor musunuz?

Bunun sadece ve sadece insanlıkla alakası var ve ne yazık ki koşar adımlarla insanlığımızdan uzaklaşıyoruz.

Tavsiyem:

Sürekli problem yaşadığım ve başkalarının da yaşadığından emin olduğum TGS (eminim pek çok ‘frequent flyer‘ da yaşıyordur) daha anlayışlı, problem çözmeye odaklı, belirlenen ölçülerde inisiyatif kullanabilen ve en azından belli aşamaları geçmiş benim gibi vizesi ya da oturma izni olan yolculara çözüm yaratabilen (en azından çaba gösteren), yaratamıyorsa da bunun nedenlerini daha iyi anlatabilen ve çözüm önerisi getiren bir ekip haline gelmek için hizmet iyileştirme programı hazırlayabilir.

Ben olsam:

Ben bu Turkish Ground Services olsam, ille de binemeyecekse yolcu, “Size yanlış bilgi verilmiş efendim, öncelikle bunun için özür dileriz ve müsaade ederseniz sizi bir sonraki uçağa kadar dört saat şu bekleme salonunda ağırlayıp gece uçağıyla göndereceğiz” derdim.

– Adına ‘Services‘ yazmakla hizmet olmuyor, konuyu içselleştirmekle oluyor hizmet.

– Elit kartı vererek olmuyor bu işler, yardım vererek, el vererek oluyor.

Bir de görevinde ve hayatında üst basamaklara tırmanmakla ilgili bir sözü vardı babamın, bu TGS’de görevli beyefendiye uygun ama o şimdilik bende kalsın.